"Dünkü podcast ile bunu sen başlattın ama.☺" cümlesini dövme olarak mı hayatıma katmalıyım, yoksa her sabah kahvemi yudumladığım fincanımın tam ortasına nezih bir baskı olarak mı henüz karar verebilmiş değilim. ("Gaziosmanpaşa, podcast ve Norveçli eski bir psikiyatristin" birbiriyle bağlantısı nedir diye sorduğunuzu duyar gibiyim; şayet kimse sormadıysa ve bu ses iç sesimden ibaretse, hayatı azıcık da olsa sorgulama zamanınız gelmiş olabilir, benden söylemesi.☺) Finn Bey, hayatının bir döneminde isminin GOP Çarşı kelimeleriyle aynı cümlede yer alacağını tahmin etmemiştir diye düşünüyorum; bu hem ona, hem de bana sürpriz oldu, ne yalan söyleyeyim. İskandinav ülkelerinin yürek dağlayan soğuğundan "The Mindset Mentor" podcast'inin doing the "thing" bölümüne, Mads Mikkelsen'ın muhteşem dans performansından Bilecik'in dillere destan kış aylarına uzanacak ve ardı arkası kesilemeyecek olan serbest çağrışımlarla dolu bir Pazar sabahına hepimiz hoş bulduk o zaman.
2024 yılı; ilk günlerinde 15 derecenin üzerinde seyreden sıcak havasıyla bünyelerimizi şımartır, yüzümüzü güldürürken bir anda ne olduysa oldu ve Joey'nin Chandler'ın tüm kıyafetlerini üst üste giydiği, "Could I be wearing anymore clothes?" dediği versiyonuna dönüşmek zorunda kaldığımız "kesin kar topluyor" soğuklarıyla karşı karşıya bıraktı bizi. (Friends, 3. sezon 2. bölüm 17. dakika 24. saniye şeklinde bir detay paylaşırsam eğer, ürküp kaçanlar ve arkasına bakmadan bu satırları terk edenler olur mu acaba?☺) Halbuki yeni yıla, 2024'ün numerolojideki anlamı olan 8'in temsil ettiği sonsuzluk ve çok güçlü bir enerji beklentisiyle girmiş; "Üstelik 2024 çift sayı, bir de Şubat ayı 29 çekiyor, o nedenle bize yamuk yapmaz." nidalarıyla geri sayım yaparken içimiz pamuk şekeri gibi olmuştu. Soğuk hava bıçak gibi ruhumuzu keserken (bu satırlar okunurken de Ekvator'da doğup büyüdüğüm sanılacak ancak bilenlerin ilk öğrendiğinde şok olduğu ve kah Yiğit Özgür'le Umut Sarıkaya'nın karikatürlerine, kah Ekşi Sözlük yorumlarına atıfta bulunduğu güzide ve nadide şehir Bilecik'te doğup büyüdüğüm için boyum kadar karlı havaya aşinalığım vardır diye belirtmeden geçemeyeceğim.) sırf Pegasus'un muhteşem kampanyalarından birisi var diye, bundan yıllar önce bir Aralık ayında gittiğimiz ve termometrede -17 dereceye şahit olduğumuz Oslo seyahatimiz akıllara geliyor hemen. Yıllardır İstanbul'un kültürel ve entelektüel seviye olarak zirveyi zorladığı ilçelerinde ikamet etmiş ve etmekte olan bünyem; Oslo'daki yaşamla karşılaşınca tabii ki hiçbir şekilde şaşkınlık, hayranlık, hayretler içinde kalma gibi duygularla dolup taşmadı. Sonuçta; Rumeli Hisarüstü, Fındıkzade, Bayrampaşa, Kağıthane ve Gaziosmanpaşa'dan ne kadar farklı olabilirdi ki Danimarka kültürü?☺ Doğduğum andan itibaren maruz kaldığım ve özellikle son dönemde GOP Çarşı'nın her köşesinde karşılaştığım "hygge" konsepti sayesinde Oslo sokaklarında hiç yabancılık çekmemiş oldum dersem asla abartmış olmam. Esenlik anlamına gelen "hygge" teriminin, sarılma ve kucaklama anlamına gelen bir kelimeden türediğini söylerler bu arada, çok gerekli bir bilgi olduğu için paylaşmadan edemedim. İskandinav ülkesi soğuğu demişken tabii ki bu hafta içi izlediğim "Druk" filminden ve "The Hunt" filmindeki muhteşem performansıyla kendisine hayran kaldığım Mads Mikkelsen'dan bahsetmemek olmaz. İki filmde de öğretmen rolünde izlediğimiz Mads Bey; siz neler yapıyorsunuz öyle, bunlar nasıl efsane performanslardır, başarınızın sırrını bizimle de paylaşır mısınız acaba? (Bu arada, "Druk" filmini iş yerlerinizde denemeyiniz lütfen ya da denerseniz de sonuçlarını benimle paylaşmamazlık etmeyiniz.☺) Benden duymuş olmayın ama, yazının başlığında geçen 0,5 promille ilgili de Finn Beye çok yüklenmişler; kendisi alkolle yaratıcılık arasında güçlü bir bağ olduğuna dair teorisi olmadığını, bu ifadenin bir ön sözde yazdığı cümlesinden ibaret olduğunu söylüyormuş. Eşi benzeri görülmemiş bir kalitede habercilik yapan magazin programlarımızdaki gibi (esenlikle hatırlayalım Pazar Sürprizi☺) cımbızla cümlelerini çekip bir bilim insanını töhmet altında bırakamazsınız ama sayın İskandinav film sektörü.☺
En son 3 sene önce bu günlerde fırından taze çıkan serbest çağrışımlarımdan sonra bugün yine, yeniden öylesine yazmama vesile olan sevgili Rob Dial ve Clickerstheband'e; fonda Scarlet Pleasure - What A Life eşliğinde teşekkürlerimi sunuyorum.
Gaziosmanpaşa
Comments